B. SELEM (PEŞİN PARA İLE VERESİYE MAL ALMAK)
Bir
kimsenin peşin ödemesi gereken borcu mevcut malından fazla ise alacaklıların
isteği üzerine kendisi mali tasarruftan men edilir. Fakat vadeli borç için kişi
mali tasarruftan men edilemez. Peşin borç için müflis üzerine kısıtlılık
konulunca, en zahir kavle göre vadeli borçların vadesi girmiş olmaz.
Kişinin
borcu malına eşit ise ve kendisi kazanç elde ediyorsa, nafakası kazancından
ödenir ve kendisi kısıtlılık altına alınmaz. Kazanç elde etmiyorsa ve nafakası
malından Ödeniyorsa da keza en sahih kavle göre yine kısıtlılık altına
alınmaz.
Alacaklıların
talebi olmadan borçlu kısıtlılık altına alınmaz. Alacaklıların bir kısmı hacr
(kısıtlılık) konulmasını ister ve borcu da malından fazla ise, kısıtlılık
altına alınır. Ödenecek borcu malından fazla değilse, kısıtlılık altına
alınmaz. En sahih kavle göre, müflisin talebi üzerine kendisine hacr konulur.
Kişi kısıtlılık altına alındığında alacaklıların hakkı malına taallûk eder.
Hakim hacr kararı verdiğinde halkın müflis ile muamele yapmaktan sakınması
için şahit bulundurur.
Kısıtlılık
altına alman kişi satış, hîbe ve köle azad etme gibi akidlerde bulunursa, bir
kavle göre tasarrufu durdurulur. Yaptığı bu tasarruflar borcundan fazla ise
geçerli sayılır. Borcundan fazla değilse tasarrufu geçersiz kalır. En zahir
kavle göre, kısıtlılık altına alınan kişinin yaptığı akidler hükümsüzdür.
Şayet malını borcu karşılığında alacaklılarına satarsa, en sahih kavle göre
akid hükümsüzdür. Kısıtlı kimse zimmetine bağlı olarak, örneğin selem akdi
sureti ile satışta bulunur veya zimmetinde olmak üzere bir malı satın alırsa,
en sahih kavle göre akid sahih olup aldığı mal veya para zimmetinde borç
olarak kalır.
Kısıtlılık
altına alman kişinin evlenmesi, boşanması, karısı ile huT yapması, kısası
tatbik etmesi veya kısası affedip diyet alması sahihtir.
Kısıtlılık
altına alınmadan önce üzerinde bulunan bir malı veya bir borcu ikrar ederse,
en zahir kavle göre alacaklılar hakkındaki ikrarı kabul edilir. Fakat
kısıtlılık altına alındıktan sonra üzerinde bir akdin veya süresiz bir akdin
bulunduğunu söylerse, hakkındaki bu ikrarı kabul edilmez.
Kısıtlılık
altına alındıktan sonra bedeli mal olan bir cinayet işlediğini ikrar ederse,
en sahih kavle göre bu ikrarı kabul edilir. Kısıtlılık altına alınmadan satm
aldığı ayıplı malı geri vermesinde fayda varsa, geri verebilir. En sahih kavle
göre kişi kısıtlılık altına alındıktan sonra; avlanmak, vasiyet veya satış akdi
veya sahih olduğunu kabul etmemiz halinde satış yolu ile meydana gelen malına
kısıtlılık sirayet eder.
Satıcının
kısıtlı kimse ile yaptığı akdi feshetme hakkı yoktur. Müşterinin kısıtlı
olduğunu bilirse hakkı bizzat mala taalluk eder. Kısıtlı olduğunu bilmese de
hüküm böyledir. Satıcının hakkı mala taalluk etmesi mümkün değilse parayı diğer
alacaklılardan önce alma hakkı olmaz.
1.
Kısıtlılık Altına Alınan Mal
Kişi
kısıtlılık altına alındıktan sonra, hakimin acele üzere kısıtlının malını
satarak alacaklılara taksim etmesi sünnettir. Önce bozulacak malları, sonra
sırası ile menkul ve akarları satar. Malları müflisin ve alacaklıların
huzurunda, her malı kendi piyasasında rayiç bedelle ve bulunduğu beldenin
parası ile peşin satmalıdır.
Borç
nakid cinsinden değilse ve alacaklı hak ettiği malın aynısını istiyorsa, hakim
aynı malı kendisine satın alır. Şayet alacaklı para almaya rıza gösterirse,
mal yerine para vermek caizdir. Fakat selem akdinde mal yerine para vermek caiz
olmaz. Hakim, karşılığını almadan malı müşteriye teslim etmez. Aldığı bedeli
alacaklılar arasında taksim eder. Fakat az olur da taksim edemezse, tümü
toplamncaya kadar bedeli bekletir. Hakim, alacaklılara kendilerinden başka
alacaklının olmadığına dair şahit getirmeleri için teklifte bulunamaz. Para
taksim edilirken bir başka alacaklı çıkarsa, alacağı oranda eldeki paraya
ortak olur. Zayıf kavle göre ilk taksimat iptal edilir ve yeni bir taksimat
yapılır.
Müflis,
kısıtlılık altına alınmadan sattığı malın sahibi ortaya çıkar da malın bedeli
telef olmuşsa bu, sonradan belli olan borç hükmündedir. Hakimin sattığı mal,
bir başkasına ait olduğu ortaya çıkarsa, öncelikle bu mal sahibinin parası
ödenir. Bir kavle göre ise; bu para alacaklıların hissesi oranında
kendilerinden geri alınır.
Hakim,
alacaklılara paylarını taksim edinceye kadar müflise nafakası vacib olanların
nafakasını aynı paradan karşılar. Müflis çalışmakla kazanç elde edi-yorsa,
nafakaları alacaklıların hissesinden karşılanmaz. En sahih kavle göre,
borçları için müflisin meskeni ve hizmetlisi satılır. Hatta müflis müzmin
hastalık veya bulunduğu makam itibarı ile hizmetçiye ihtiyaç duysa da bunlar
satılır. Kendisine uygun bir takım elbise bırakılır. Bir takım elbise; gömlek,
şalvar, sarık ve ayakkabıdan oluşur. Kış mevsiminde bu elbiselere bir palto
ilâve edilir. Kendisine nafakası vacib olanlara taksim gününün nafakası
bırakılır.
Kısıtlılık
altındaki kişinin malları alacaklılar arasında taksim edildikten sonra geriye
kalan borcu kapatmak için çalışması veya kendini kiralatması gerekmez. En
sahih kavle göre, kendisine ait ümmü veledi ve kendisine vakfedilmiş araziyi
icareye vermesi vacibtir.
Borçlu
fakir olduğunu veya malını borçlular arasında taksim ettiğini eder ve başka
malı olmadığını iddia eder de alacaklılar bu iddiasını reddederlerse, bu
durumda mevcut borç, satış akdi veya ödünç verme gibi mali bir muamele için
olan bir borç ise, müflisin fakir olduğuna veya başka malı olmadığına dair
delil göstermesi gerekir. Borç mali bir muamele borcu değilse veya kendisine
ait bir malın olduğu kimse tarafından bilinmiyorsa, en sahih kavle göre müflis
yemin eder ve sözü doğrulanır. Fakir olduğunu iddia eden müflisin delili,
durumu kesinleşinceye kadar beklemeden hemen kabul edilir.
Şahitler
müflisin gizli durumlarım bilmelidir. Şahitlik ederken: "O
fakirdir." diye söylemelidirler. Fakat: "Hiçbir şeye malik
değildir." gibi kesin reddetmeleri gerekmez. Fakir olduğu böylece tespit
edildikten sonra müflisin, artık hapsedilmesi veya gözaltına alınması caiz
olmaz. Belki zengin oluncaya kadar kendisine süre verilir. Garip olup fakir
olduğuna dair delil getirmekten aciz kalanın durumunu araştırmak üzere kadı bir
vekil tayin eder. Vekil onun fakir olduğuna gâlib zanla kanaat getirirse, hapisten
kurtulması için şahitlik eder.
2. Müflis
İle Yapılan Akidden Dönmek
Bir kimse
bir mal satar ve henüz bedelini almadan müşteri iflas sebebi ile kısıtlılık
altına alınırsa, satıcı akdi feshedip malını geri alabilir. En sahih kavle
göre satıcının muhayyerlik hakkı acele üzeredir.
Fesh
işlemi cariye ile cinsel ilişkide bulunmak, köleyi azad etmek veya malı
satmakla meydana gelmez. Satıcı, satış akdinde olduğu gibi karşılıklı bedel
ödenen sair akidlerde de malını geri alabilir. Satıcının satış akdinden
vazgeçmesinin şartları şunlardır:
1- Bedel
peşin olmalıdır.
2- İflas
sebebi ile bedeli elde etmek mazurlu olmalıdır. Müşteri zengin olduğu halde
bedeli ödemekten imtina eder veya kaçarsa, en sahih kavle göre satıcı akdi
feshedemez. Şayet diğer alacaklılar satıcıya: "Akdi feshetme, sana bedeli
öderiz." derlerse, satıcının feshetme hakkı olur.
3- Mal,
müşterinin mülkiyetinde baki olmalıdır. Mal, hîbe etme gibi herhangi bir
sebeple müşterinin mülkünden çıkar veya köle ile kitabet akdi yaparsa, satıcının
geri dönme hakkı olmaz.
Müşterinin
cariyeyi evlendirmesi, satıcının akidden dönmesine mani değildir. Mal semavi
bir afet ile ayıplı hale gelirse, satıcı malını eksik olarak alır veya diğer
alacaklıların hakkına ortak olur. Mal bir başkası veya satıcı tarafından ayıplı
hale getirilirse, satıcı malını geri alır ve noksanlık farkı nispetinde
alacaklıların parasına ortak olur. Müşterinin mala karşı cinayet işlemesinin
hükmü, en sahih kavle göre semavi afetin hükmü gibidir.
Satılan
iki köleden biri telef olduktan sonra müşteri iflas ederse, satıcı mevcut malı
alır ve telef olanın hissesi kadar müşterinin malına ortak olur. Şayet bedelin
bir kısmım almış ise imam'ın son kavline göre malını geri alır. Her iki kölenin
bedeli' eşit olur ve bedelin yarısını almış ise mevcut olanı da kalan borç
karşılığında alır. Bir kavle göre, mevcut olan malın yarısını kalan bedelin
yarısı karşılığında alır ve geriye kalan borcu için de müşterinin malına ortak
olur.
Malda
semiz olma veya sanat öğrenme gibi bitişik bir artış olmuşsa, satıcı bu
artışla birlikte malını geri alır. Cariyenin çocuk doğurması ve meyve gibi
ayrı olan artışlar müşteriye ait olur, satıcı ise asıl malı alır.
Cariyenin
çocuğu küçük olur da satıcı çocuğun bedelini müşteriye öderse, çocuğu annesiyle
birlikte alır. Aksi halde cariye çocukla birlikte satılır ve satıcı yalnız
cariyenin bedelini alır. Zayıf kavle göre satıcı çocuğun bedelini bağışlamazsa
malını geri alamaz. Bilakis borcu nispetinde diğer alacaklılara ortak olur.
Satılan
mal bir hayvan olur ve satış esnasında değil de geri alma esnasında gebe ise
veya satış esnasında gebe olur da geri alma esnasında gebe değilse, en sahih
kavle göre malı geri alma hükmü yavruyu kapsar. Meyvenin kendi tomurcuğunda
gizli kalması ve olgunlaşma ile zuhur etmesi, ceninin gizli olması ve doğumla
annesinden ayrılmasından daha açıktır. Bu itibarla, malı geri almanın hükmü,
meyveyi kapsaması, cenini kapsamasından daha evladır.
Müşteri
satın aldığı tarlaya ağaç dikmiş veya bina yapmışsa ve alacaklılar ile müflis
tarlayı tahliye etme hususunda ittifak ederlerse, anlaştıkları şarta bağlı
kalırlar ve satıcı tarlasını geri alır. Tarlayı tahliye etmekten kaçınırlarsa,
tahliye işi için icbar edilmezler. Belki satıcı tarlasını geri alır, ağaç ve
binayı da bedel karşılığında mülkiyetine geçirir. Satıcı tarlayı tahliye
ederse sadece meydana gelebilecek noksanlık farkım tazmin eder. En zahir kavle
göre, satıcı tarlayı geri alıp tarladaki ağaç ve binayı müflise bırakma hakkına
sahip değildir.
Müşteri
satın aldığı buğdayı benzeri veya daha düşük kaliteli buğday ile karıştırmışsa,
satıcı verdiği malın miktarı kadar karışık olan buğdaydan geri alır. Daha
kaliteli buğdayla karıştırmışsa, en zahir kavle göre karışık olanı almayabilir.
Müflis,
buğdayı un yapar veya elbiseyi boyar da değeri yüksel-mezse, satıcı malını geri
alır. Müflisin ise alacağı bir şey olmaz. Şayet buğday un olmakla ve elbise
boyanmakla değerleri yükselmişse, en zahir kavle göre satılır ve müflis
bedelden artış farkını alır. Müşteri elbiseyi boyadıktan sonra değerinde
boyanın değeri kadar bir artış olmuşsa, satıcı elbiseyi geri alır, müflis ise
boyaya ortak olur. Artış boyanın değeri kadar değilse, aradaki noksanlık farkı
müflise etki eder. Artış boyanın değerinden fazla ise, en sahih kavle göre
müflis artışın tümünü alır.
Müşteri
hem boyayı hem de elbiseyi bir kişiden satın alır ve elbiseyi boyadıktan sonra
kısıtlılık altına alınırsa, satıcı boya ve elbiseyi geri alır. Şayet ikisinin
(boya ve kumaşın) değeri asıl kumaşın değeri kadar olmazsa, noksan kısım boyaya
ait olur. Müşteri elbiseyi ve boyayı farklı kişilerden satın alır da boyalı
kumaşın değeri asıl kumaşın değeri kadar olmazsa, boya sahibi bir hak iddia
edemez. Artış boyanın değeri kadar olmuşsa, elbise ve boya sahibi malı geri
istemekte ortaktır. Artış her ikisinin değerinden fazla olmuşsa, en sahih kavle
göre müflis her iki artışa ortak olur.
H. MÜŞTEREK KULLANILAN YERLERDE İZDİHAM YARATMAK
R. KIRAD - MUDAREBE (SERMAYE EMEK ORTAKLIĞI)
S. MÜSÂKÂT (AĞAÇLARIN BAKIMI VE SULAMA İŞİ)